Kendi modasını yaratan, özgün bir tarza sahip olan Simay Bülbül, üç stilin kırması olan bir konutta yaşıyor. Rustik, endüstriyel ve çağdaş tarzların sanatla harmanlanınca ortaya eklektik bir dekorasyon çıkmış.
Şehrin kalabalığından, karmaşasından uzaklaşmak isteyenlerin sayısı gittikçe artıyor. İstanbul’un merkezinden uzakta Çekmeköy’de ziyaret ettiğimiz müstakil konutta eşi ve üç çocuğuyla Simay Bülbülyaşıyor. Keyifli sohbet kapıdan girer girmez başlıyor. Hem meskeni geziyor, hem de tasarımcıyı dinliyoruz: “Şehrin kaosundan, betonundan, trafiğinden ve sıkışıklığından kaçmak için buraya taşındık. Velhasıl, nefes almak için… Burada orman içinde yaşamak, hem İstanbul’da olup hem de olmamak demek. İş için gereğince kaos içinde yaşıyoruz. Meskene dönüşte orman yolu bize tümünü unutturuyor ve nefes alanına davet ediyor. Günün sonunda da aslında merkezden 40 dakika uzaktayız. Biz yaklaşık altı yıl önce şehir merkezinden dışarıya çıktık. Beş yıl tekrar bahçe içinde Zekeriyaköy’de oturduk. Bir sene önce de Çekmeköy’e geldik. Ve kendi yaşam usulümüze göre tadilat yaptık.
Şimdi orman içinde müstakil, bahçeli, üç katlı bir konutta oturuyoruz. Bostanı, kümesi, taş ocağı, bahçesinde kocaman sanat yapıtları olan bir yaşam alanı burası” diye anlatmaya başlıyor ve “Eşim mimar. Meskenin tasarımı ve uygulaması ona ilişkin. Konutumuzun yaşam alanı 500 m2, artı 300 m2 davet alanımız var. 600 m2 de bahçe alanı. Konutun alt salon katını mutfağa döndürdük. Bu yüzden 125 m2 mutfağımız var. Sanatsal etkinliklerimiz ve davetlerimizi düzenlediğimiz, kendi barı olan 300m2 özel bir davet alanı yaptık. Kendinden kalabalık ve konuk çok seven bir aile olduğumuz için altı odalı bir konutta yaşıyoruz. Bahçede havuzumuz, bostanımız, çocuklar için bir ağaç konut ve taş ocak fırınımız var. Yeni yapının tüm dekor ve iç mimarlığını da eşimle bir arada yaptık. Onun mimar oluşu elbette avantajlar sağladı. Ben de yaklaşık beş yıldır dekorasyon işiyle uğraşıyorum. Birlikte birçok farklı yerler yarattık. Dekorasyon çalışmalarımız sekiz ay önce başladı ve dört ay kadar sürdü.
Antikalar ve otantik parçalarla dekorasyonun harmanlandığı meskende, özel koleksiyon parçalar bulunuyor. Çağdaş bir anlayış sıcak ve samimi bir ambiyans yaratıyor.
İçeride büyük tadilatlar yaptık, mutfağı söküp alt salona taşımak üzere. Bahçeye de taş fırın ocak ve tandır yaptık. Burayı tasarlarken önceliğim yaşam stilimizin en önemli değeri keyif alanları oluşturmaktı. Bahçedeki havuz, barbekü ve bar yaz ayları için keyif alanı. Çocuklar için ağaç mesken onların keyif dünyası, konutun yanındaki davet alanı tüm sevdiklerimizi ağırladığımız konuk alanı, gurmeye çok düşkün olduğumuz için mutfak lezzet alanı. Her bir köşe bizim ailemizi yansıtıyor. Ve dostlarımızı ağırlayarak bunu paylaşmak, bizim ailemizin en büyük değeri” sözleriyle vurguluyor. Tasarımcının modayla olan geçmişini çok net hatırlıyoruz. Lakin, son vakitlerde dekorasyona olan ilgisi onu meskeninde antikalar ve sanat yapıtları ile dolu bir yer yaratmaya götürmüş. “Bahçede başka bir yemek alanı, mutfakta başka bir yemek alanı, davet yerinde başka bir yemek alanı var. Her birinde farklı sofra üslupları ve barları bulunuyor. Hepsi farklı dekore edildi. Yıllardır topladığımız aile sanat ve antika koleksiyonumuz konutun her yerinde. Renklerde tok ve doğal renkleri daha çok tercih ettik. Sanat koleksiyonerliği yapıyoruz. Komet yapıtlarından bir koleksiyonumuz var. Aile sanat koleksiyonumuz 350 yapıttan oluşuyor. Antikalarda ise en önemli koleksiyonumuz eski kapılar. Bir kısmı burada bir kısmı da Kapadokya’da. Ufak koleksiyonlarda ise el aynası koleksiyonum göz bebeğim. Bir de özel bir halı ve kilim koleksiyonumuz var. Bu yüzden konutun birçok bölümünde eski halı ve kilimler bulunuyor.
“BU KONUT, BİMİM KENDİMİZ İÇİN BİR HAYALİMİZDİ. HER HAYALİN TOHUMUNU BURADA EKTİK VE SONUÇ TAM İSTEDİĞİMİZ BIR YUVA OLARAK ÇIKTI.”
Evdeki birbirinden farklı köşeler, her türlü keyfe hitap ediyor. Geniş kitaplık salona hakim pozisyonda olup çeşitli mozaikler duvarda görülüyor. Konut sahiplerinin halı ve kilim koleksiyonu meskene yayılmış.
Benim için konutun olmazsa olmazı halılardır. Özellikle de eski halılar. Yazın da onları yer sofralarında çimlere seriyoruz” diyen Bülbül, “Kendimi bildim bileli sanatla modayı birleştirdim. Yıllardır defilelerimi olağan platformlarda, klasik formlarda yapmadım. Teatral defileler, sanatsal dokunuşlar ve özel müzisyenler oldu. Beni besleyen en önemli şey, aslında yalnızca moda dizayncısı olmamak… Şimdi bu zincire dekorasyon, antika ve gurme eklendi. Meskenden öte yuva kavramı bizim için çok önemli. Bizim yuvamız hayallerimizi biriktirdiğimiz ve sevdiğimiz tüm güzel insanları ağırladığımız bir yaşam alanı. Sanatı, sofrası, kültür mirasları ile zenginleşen bir çatı. Bu yüzden her hafta sevdiğimiz dostları ağırlar, yemekler pişirir, yuvamızı paylaşırız çünkü hayat paylaştıkça güzel” diye belirtiyor.
“MOBİLYALARIN ÇOĞU YA ÖZEL TASARIM YA DA ANTİKACILARDAN TOPLAMA ÖZEL PARÇALAR.. ONLAR BİZİM İÇİN FARKLI BIR AŞK…”
Simay Bülbül’ün mutfağı ve konuk ağırlama alanlarının da dekorasyonlarında şık ayrıntılar göze çarpıyor. Mutfaktaki kristal avize, konuk ağırlamadaki karolar, sanat yapıtları, çağdaş tasarım sandalyeler bunlardan kimileri.
Simay Bülbül rengarenk biri ve çok yönlü… “Yıllar içinde olağan ki değiştim. Hayata bakışım, önceliklerim, yaşam biçimim da değişti. En önemlisi, anne oldum, üstelik çok çocuklu bir anne. Hem kollayıcı anneyim, hem de biyolojik… Bu benim hayatımın dönüşüm noktası oldu. Moda kadar başka birçok şeyi sevdiğimi de keşfettim, dekorasyon ve yemek yapmak üzere. Bu yüzden bir İzmir yemek ki- tabı hazırlıyorum. Hayatımdaki çok yönlülüğü seviyorum ve en çok da bundan besleniyorum. Bu mesleği seçmeye, modayla ilgilenmeye ve üretmeye aslında çocuklukta karar verdim. Çünkü dedem Buldan Denizli’de kumaşçı, annem kusursuz dikiş bilen dizayncı ruhlu bir bayan. Onlarla büyüdüğüm için üniversiteye geldiğimde ne olmak istediğimi çok âlâ biliyordum. Ve onlar bana daima dayanak oldu” diyen dizayncı, “Yeni projelerimiz hiç bitmiyor. Tasarım tarafında artık dönemlik koleksiyon yapmayı bıraktım. Sezonsuz, vakitsiz, vücutsuz koleksiyonlar yapıyorum.
Torso heykel Emilie Gotmann’a ilişkin. Büyük fotoğrafın altındaki ahşap oyma konsol, mimar konut sahibinin özel tasarımı. Çukurcuma’dan alınma camlı küçük konsol üzerine pamuk demeti konmuş.
Ev sahiplerinin gurmeye düşkünlüğü konutlarındaki geniş mutfak ve üç farklı yemek alanından belirli oluyor. Kristal avizeler, farklı sandalyeler, oryantal halı ve bakırlar mutfakta yer alıyor. Simay Bülbül’ün bu sofrasında çeşitli ikramlar yer alıyor.
Deri asla vazgeçilmezim lakin el dokuması kumaşlara çok yöneldim, özellikle de Buldan bezine. Tüm markalarımı ve koleksiyonlarımı topladığım ‘PERVERAN’ markası için dekorasyon, zanaat ve giysi üzerine yeni dizaynlar hazırlıyoruz. Diğer yandan muhafaza altındaki çocuklar ve hami ailelik için kurduğum ‘Kırmızı Çocuklar Derneği’ için yesyeni projeler hazırlıyoruz. Dernek çalışmaları aslında benim en göz bebeğim ve burada da tasarım olmazsa olmaz! Babama ithafen hazırladığım İzmir yemek kitabı bu yılki en önemli projelerden biri. Uzun soluklu bir proje çünkü hasat vakitlerini takip ediyor olacağız ve konutumuzun mutfağında bunun için konukları, şefleri ağırladığımız görüntüler çekeceğiz. Elhasıl; gurme, tasarım ve sanat… Her alanda yeni projeler hayatımda yer alacak tekrar…” diyerek sözlerini tamamlıyor.
Yazı: Rana Korgül
Fotoğraflar: PINAR GEDİKÖZER
ELLE Türkiye Mart 2022 sayısından alınmıştır.
